Berat Kandili
Dileklerin, semâda karşılık bulduğu gecedir, Beraat gecesi…
Milletçe mahzun ve mükedder olduğumuz şu günlerde, dileklerimizin ve gerçekleşmesini ümid ettiğimiz her şeyin, semaya dalga dalga niyazlar olarak yükseleceği bir geceye bizi kavuşturacak saatlerdeyiz. Gün batımıyla birlikte başlayacak zaman dilimi, “mübarek saatler” olarak tan yeri ağarıncaya kadar devam edecek… Bizleri, bağışlanma, affedilme, rızıklanma, nasiplenme ve dertlerimize derman vesilesi olacak bir geceye; “Leyle-i Berât”a yeniden ve bir kez daha ulaştıran, Âlemlerin Rabbine sayısız hamd ve şükürler olsun. Böylesine önemli bir gecenin taşıdığı değeri, sahip olduğu fazilet ve bereketi, anlayacağımız sözlerle bize anlatan Sevgili Peygamberimize de binlerce salât ve güllerce selâm olsun… Dinî kültürümüz ve hayatımızda bazı günler ve geceler vardır ki, onları “özel” kılan sebeplerden dolayı bu zaman dilimleri “mübarek” vasfıyla birlikte anılırlar. İşte onlardan biri olan ve mübarek üç ayların ikincisi Şâbân-ı Şerif’in içindeki gecelerin en değerlisi; ve fazilet bakımından da Kadir Gecesi’nden sonra gelen kıymetiyle en özel gecesidir, bu gece… Bugünkü yazımızda, dinî kaynaklarımızda bu geceyle ilgili bilgileri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Berât kelimesi hangi manaları taşır?
Berât kelimesi, “el-Berâe” kelimesinin Türkçedeki kullanılış şeklidir ve “beri olmak, aklanmak, temiz ve suçsuz çıkmak, kişinin bir yükümlülükten kurtulması” gibi manaları taşımaktadır. Müminlerin tövbelerinin kabul edildiği ve sayısız kulların, Allah’ın affına nâil oldukları bir gece olduğu için Şâbân ayının 14. Gününü onbeşine bağlayan bu geceye “Berât Gecesi” denilmiştir. Bu isimle anılmasının yanında kaynaklarda bu gecenin başka adlarla da zikredildiğine şahit olmaktayız. “Mübarek Gece” anlamında “Leyletü’l-Mübârekeh”; “Rahmet Gecesi” anlamında “Leyletü’r-Rahmeh” ve “Belge verilen Gece” anlamındaki “Leyletü’s-Sakk”, bunlardan üçüdür. Bu isimlerle anılmasının sebepleri ise onun sahip olduğu fazilet ve bereketin yüceliği, Allah’ın rahmet ve bağışının bolluğu ve kulların affına dair manevi belgelerin takdim edildiği bir gece olarak bilinmesidir… Berat Gecesini mübarek ve faziletini yüce kılan sebepler nelerdir? Gece ya da gündüz olsun, bir zaman dilimini mübarek olarak vasıflandırmak için onun hakkında bir ayeti kerime ya da Sevgili Peygamberimizin bir hadis-i şerifi vârid olmalıdır. Bu gece hakkında ashab-ı kiram’ın aktardıkları bilgiler Şâbân-ı Şerif’in 15. Gecesinin faziletini ve yüksek mertebesini ortaya koymaktadır. Hz. Aişe, Hz. Ali, Hz. Abdullah b. Abbas ve Hz. Ebu Musa el-Eş’ari (R.ANHÜM) gibi sahabilerin aktardıkları bilgiler çerçevesinde, bu gecenin farkını ve faziletini anlamak mümkündür. Onlardan sadece bir hadis-i şerifi aktararak konuya devam etmek istiyoruz.
Leyle-i Berât: Seher vaktinde oruca niyetlenilen “Kıyam ve Niyaz Gecesi…” Konuyla ilgili hadis-i şeriflerden birinde Sevgili Peygamberimiz (SAV) tarafından ifade buyrulan hususları bize Hz. Ali (RA) şöyle aktarmaktadır: “Şâbân ayının yarısına ulaştığınızda (on beşinci gece) onu kıyam ile (namaz ve diğer ibadetlerle uyanık halde) geçirin. Gündüzünde de oruç tutun. Zira Allah Teâlâ bu mübarek gecede güneşin batmasıyla birlikte dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve fecr vaktine (tan yeri ağarıncaya) kadar şöyle nidâ eder: ‘Yok mudur benden affını niyaz eden, onu affedeyim? Yok mudur benden rızık talep eden, ona rızık vereyim? Yok mudur başına bir musibet gelen (derdi ve hastalığı olan), ona âfiyet (selamet ve şifa) bahşedeyim? Yok mudur şunu isteyen, yok mudur bunu isteyen?..”
Bu muhteşem müjdeleri barındıran işte bu hadis-i şerif, Berât gecesinin, üç farklı özelliğe sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bunlar, affın ve bağışlanmanın, maddi-manevi rızıkların verileceğinin ve hastalık ya da dertlere müptela olanların afiyete kavuşmalarının müjdesinin verilmesidir. Hatta sadece bunlar değil, başka ne arzusu ve dileği varsa kulun Rabbine arz edeceği ve karşılık bulacağı bir gece olarak tanıtılmaktadır bu gece…
Bu gece nasıl ihya edilmelidir? Konuyla ilgili hadis-i şeriflerden anlaşılan, öncelikle bu gecenin “Kıyam” ile ihya edilmesidir. Kıyam, geceyi uyanık geçirmek anlamı taşıdığı gibi, ibadetlerin en efdali olan namazı ve namazda “ayakta durmak” manalarını da taşır. O halde yatsı ve sabah namazlarını mutlaka cemaatle edâ etmek, bu gecenin “kıyam” özelliği taşıyan ibadetleri olarak düşünülebilir. Ardından, gecenin farklı zamanlarında -varsakaza namazları, yoksa nafile olarak kılınacak namazlar, ama özellikle Teheccüd namazı, ikişer ikişer 12 rek’at olarak kılınabilir. Yine kılabilme imkanı olanlar, Allah’ın adının zikir ve tesbihatla anıldığı Tesbih namazını da özellikle bu gece kılabilirler. Bütün bunlar, Allah Teâlâ’nın huzurunda olmak ve böylesine önemli bir geceyi “müminin ruhunu miraca yükselten” namaz ibadetiyle ihya etmek anlamına gelmektedir. Kıyam, aynı zamanda “uyanık, ayakta olmak” anlamı taşıdığı için Kur’an-ı Kerim kıraatiyle vakit geçirmek, bazı sureleri (Yâsin, Mülk, Fatiha ve kısa sureler gibi) birkaç defa okumak; yine belli bir sayıya bağlı kalmaksızın zikir ve tesbihat ile meşgul olmak da bu gecenin ibadetlerinden sayılabilir. Hadis-i Şerif’te dikkat çeken hususlardan biri de bu gece Allah Teâlâ’ya dileklerin arz edilmesi, kişinin neye muhtaç ise onu istemesidir. Allah Teâlâ öylesine geniş bir rahmet ve engin bir şefkat ile kullarına yönelmekte ve onlara affını, ikramını ve ihsanını sunmaktadır ki, kulun bu imkandan istifade etmemesi düşünülemez… O sebeple hem namazlar sonrasında hem de okunan Kur’an, zikir ve tesbihatlar akabinde bağışlanması, maddi-manevi rızıklara nail olması ve dertlerinden, sıkıntılarından kurtulması için Rabbine gönülden dua etmeli, yalvarıp yakarmalıdır her bir mümin bu gece… Dualarının kabul edileceğine dair taşıdığı büyük bir ümitle, niyazda bulunmalıdır bu gece… Son olarak tavsiye edilen husus şudur ki, gecenin son demlerinde seher vakti geldiğinde, kurduğu sahur sofrasında bir şeyler yemek suretiyle sahurunu yapmalı ve oruca niyet etmelidir mümin… Şâbân-ı Şerif’in büyük bir kısmını oruçlu geçiren Sevgili Peygamberimiz, (SAV) böylesine mübarek bir gecenin ardından BİZE ULAŞIN Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın. gelen günün de mümin için değerli olduğunu, “gününü de oruçla geçirin” ifadesiyle belirtmiş olmaktadır, kanaatindeyiz… Yaşanan bir devâsâ felaketin yaralarının sarılmaya çalışıldığı şu günlerde, kaybedilen canların, hasta ve yaralı olarak kurtulanların, kaybettiği yakınlarının acısını yüreğinde taşıyanların derdini dert bilenlerin dua ve niyazlarının, semaya birer “beyaz dilekçe” olarak sunulacağı bir gece olmalıdır bu gece… Doğrusu, nice bir zamandır hiç bu kadar büyük bir felakete düçar, musibete müptelâ ve âfete muhatap olmamıştık… Hiç bu kadar mahzun ve gamlı bir şekilde karşılamamıştık Leyle-i Berât’ı… Onun için bugün, üzerimize açılacak rahmet kapılarına, her zamankinden daha muhtacız…
Amellerinizin makbul, dualarınızın kabul olması niyazıyla, kandiliniz mübarek olsun…
Prof. Dr. Mehmet Emin AY
Recommended Posts
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Basın Açıklaması
Ağustos 7, 2023
Geleneksel Mutlu Yuva İftarı
Nisan 3, 2023
Rahmet Ayı “RAMAZAN”
Mart 30, 2023